ANKARA – Milletvekilliği düşürülen HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu, Anayasa Mahkemesi’nin “Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile “Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiği kararından altı gün sonra 96 gün kaldığı cezaevinden tahliye edildi.
Cezaevinden çıkışının akabinde birinci iletisi “Nerede kalmıştık” olan Gergerlioğlu, tutukluluk sürecinde yaşadıklarını anlattı, “Dimdik girdik, dimdik çıktık” dedi.
Cezaevinde hak ihlallerine maruz kaldığını, Hindistan’dan 13 yaşındaki bir kız çocuğunun kaleme aldığının da baralarında olduğu yüzlerce mektubun moralini yükselttiğini belirten Gergerlioğlu “Bize zulüm edip boyun eğdirmeye çalıştılar ancak başaramadılar “dedi ve sorularımıza şu cevapları verdi:
‘HİÇBİR HATAM OLMADAN İÇERİDE TUTTULAR’
96 günlük tutukluluğun akabinde nasılsınız, nasıl hissediyorsunuz?
Haksız, hukuksuz, hiçbir cürmüm olmadan bizi içeride tuttular. Allah’tan çok uzamadı. Beş yıldır süren bir mağduriyetim var benim. Ben beş yıl evvel “barış” dediği için işinden atılmış, “barış” dediği için linçlere, hakaretlere uğramış beşerim. Akabinde vekil seçildikten sonra da bu yargı süreçleri devam etti. Yapmadıklarını bırakmadılar, her türlü hakareti ettiler. Yargıtay’ın inanılmaz bir halde hakkımdaki cezayı onaması ve Meclis’te okunmasıyla birlikte bir anda kendimi cezaevinde buldum. Ortada kabahat yokken cezaevine atılıyorsunuz. Hem sizin hakkınız hem de halkın hakkı çiğnenmiş oluyor. “Bu işi burada bitiririz” diye bakıyorlardı. Lakin ben evimden çıkarken de cezaevinden çıkınca da söyledim, “Bu kıssa burada bitmez” dedim. Tüm mağduriyetlerden sonra Anayasa Mahkemesi kesin bir karar aldı. “Ortada bir cürüm yok siz bu adama yapmadığınızı bırakmamışsınız” dedi. Hem söz özgürlüğünü ihlal etmişsiniz, hem siyaset yapma hakkını engellemişsiniz” dedi. Anayasa Mahkemesi’nde kararlar bazen 8’e 7 alınır, benim kararım 15’e 0, yani oy birliğiyle alındı. Çok kesin bir söz var. O denli net bir durum var.
‘AYM SÜRATLİ BİR KARARLA MAĞDURİYETİMİ ÇOK NET GÖRDÜ’
Cezaevine girmeden evvel AYM’nin bir an evvel ferdî müracaatınızı karara bağlaması davetinizi lisana getirmiştiniz. AYM’nin oybirliğiyle bu türlü bir karar vermesini bekliyor muydunuz?
Karardan bir gün evvel avukatım Kerem Altıparmak görüşmeye geldi. Onunla yaptığım konuşmamı söyleyeyim size. Ona şöyle dedim: “Yarın 1 Temmuz. Ülkede hukuk uygulanırsa ben 15’e 0’la “Hak ihlaline uğradı” kararı alırım. Fakat hukuk uygulanmazsa durum değişir. Hukuk varsa bu türlü net bir şey çıkacak ortaya.”
Beklediğim buydu. Anayasa Mahkemesi’ne de teşekkür ediyorum. AYM süratli bir kararla mağduriyetimi çok net gördü. O kadar mağdur edilmişim ki. Sen hatasız günahsız bir milletvekilini zindana atıyorsun, AYM sonucunu da beklemiyorsun. AYM çıktı ve bu kararı 3 ayda verdi. Bu süreçte Meclis bekleyebilirdi. “Enis Berberoğlu olayı var bekleyin, Anayasa Mahkemesi lehimize karar verecek” dedik lakin beklemediler. Bizi mağdur ettiler. Sıhhatsiz makûs bir ortama girmek matah bir şey değil. Her türlü ihlali olumsuzluğu yaşıyorsunuz. Fikriyatınızla, inancınızla cezaevinde direniyorsunuz. Bir çözülseniz, bir depresyona girseniz işin ucu yok.
‘TAMAMEN GAYRİ İNSANİ BİR ORTAM’
Milletvekilliği misyonunuz sürecinde çok sefer cezaevlerini ziyaret ettiniz ve buralarda yaşanan hak ihlallerine dair raporlar hazırladınız, açıklamalar yaptınız. Bugün ise bu şartlarda yaşayan birisiniz. Tanıklıklarınız neler, nelerle karşılaştınız?
F tipi cezaevleri özellikle tecrit yerleridir. İnsanların görüşmesi, teması epeyce kısıtlanmıştır. Sizin üzerinizdeki baskı arttırılmış durumdadır. Mektuplarınız, mesajlarınız ağır baskı altında engellenmektedir. Size gelen ikramlar çok rahat engellenebilmektedir. Yaptığınız itirazlar uyduruk münasebetlerle reddedilebilmektedir. Büsbütün gayri insani bir ortam. İnsanlık dışı bir ortam. Beton, demir ve kimi yerler güneş görmez lakin orada kalırsınız. İnsani tüm haklarınız kısıtlanmıştır ve hele ki bu Covid-19 devrinde daha da ağırlaştırıldı. Beşerler bir buçuk yıldır bunalmış durumda. 17 günlük tam kapanma devrinde ben bile bunaldım. Bir sürü hakkınız bu süreçte büsbütün bitiriliyor. Beşerler bunu yıllardır yaşıyor. Ben 96 günde çıktım lakin dört beş yıldır bunu hatasız günahsız yaşayan bir sürü insan var içeride. Bu insanlara nitekim çok ağır bir zulüm yapılıyor.
‘İÇERİDE DE İNSAN HAKLARI SAVUNUCULUĞU YAPTIM’
Ben içeride de insan hakları savunuculuğu yaptım. Diğer mahpusların haklarını savundum. Alışkanlığımızdan vazgeçmedik. Bir sürü mahpus mektup yazdı, kendi problemlerini anlattı. Ben medyatik birisi olduğum için onların problemlerini toplumsal medyaya ilettim, partiye ilettim. Bir halde bir formül bulmaya çalıştım orada da.
‘BENİ ÇOK DUYGULANDIRAN, UNUTAMAYACAĞIM MEKTUPLAR ALDIM’
Çok mektup aldınız mı? Birçok isim de ziyaret etti sizi. Bu bağlantılarda sizi en çok ne etkiledi?
Türkiye’nin ve dünyanın dört bir tarafından yüzlerce mektup geldi. Benim geçmişte İngilizce yayınlanan haberlerim oldu. Onları okuyan insan hakları aktivistleri mektuplar yazdı. Hindistan’dan 13 yaşında “Ben bu yaşta insan hakları savunucusuyum” diyen bir kız çocuğu mektup yazdı. O kadar hoş ki. Sen bir zindana girerken Hindistan’da bir gazeteye demeç vermişsin, Hindistan’da senin sesin yankılanmış, o insan sana ulaşıyor. Amerika’dan Houston’dan bir bayan bana acayip moral veren bir mektup yazmış. Türkiye’nin dört bir tarafından, cezaevlerinden, farklı kısımlardan insanın mektubu ulaştı bana. Yalnızca kendi seçmenlerimden değil her kısımdan mektup aldım. 70 yaşındaki anadan da 20 yaşındaki delikanlıdan da aldım. Beni çok duygulandıran unutamayacağım mektuplar oldu. Dayanak, sevgi ve dua yağmur üzere yağdı. O insanların samimi ifadeleri… Benden çok daha güç durumda olan beşerler vardı fakat bana moral vermeye çalıştılar.
‘AYM’NİN OLUMSUZ KARARINA DA KENDİMİ HAZIRLAMIŞTIM’
Ben her şeye hazırdım. AYM’nin olumsuz kararına da kendimi hazırlamıştım. Haklıyım sonuçta. AYM’de yanlış yapsaydı da ben haklı olduğumu biliyordum. Bu türlü bir psikoloji olunca çok büyük bir moral ve motivasyonunuz oluyor. O zindanlar size bir özgürlük bahçesi oluyor, özgürleşiyorsunuz. Her açıdan sıkıntı ortamlar ancak ben zindanlarda yatan peygamberleri düşündüm, direnen insanları düşündüm. Daima olumlu düşünerek hayatımı geçirdim, bir sürü kitap okudum. 33 kitap bitirdim. Makaleler yazdım. Daima ürettim. Toplum üzerine düşündüm ve bu toplum için neler yapabilirim dedim. Şiirler yazdım. Bize zulüm edip boyun eğdirmeye çalıştılar fakat başaramadılar. Biz orada da ürettik.
‘ÇİÇEK MOTİFLİ KİTAP AYRACINI ENGELLEDİLER’
Cezaevinde hak ihlaline maruz kaldınız mı?
Doğal. Bana gelen bir sürü eşya engellendi. Deniz kabuğu gönderilmiş mesela ‘dalgaların sesini dinlersin’ diyerek. Onu engellemişler. Çiçek motifli kitap ayracı gönderilmiş onu engellemişler. Kurutulmuş çiçek göndermişler onu engellemişler. Aklınız alıyor mu? Kurutulmuş çiçek neden engellenir? Moral açısından sizi çökertmek istiyorlar. Ufacık bir çiçek motifinin oraya girmesinin engellenmesinin bir manası var mı? Engelliyor. Yakınlarım bana soğuk olur diye bere getirmiş, kar maskesi yaparsın diyerek onu almadılar. Tespih getirmiş bir yakınım onu almıyorlar. Bunlar sizi moral olarak olumsuz etkiliyor. Zindandaki dört duvar sizi tahminen etkilemiyor fakat orada bir tespihin içeriye girmesinin engellenmesi ruhen sizi etkiliyor.
‘KURUTULMUŞ ÇİÇEĞİMİ VERİN’
Deniz kabuğunu kim göndermişti?
Onu Rehşan isimli birisi göndermişti. Bir mektup yazmış ve mektubun içerisine minicik bir deniz kabuğu koymuş. Duygusal bir şeyler de yazmış ve “O betonun içerisinde bu deniz kabuğunu kulağınıza götürün, dalgaların sesini dinlersiniz” demiş. Bir baktım içerisinde deniz kabuğu yok. “Deniz kabuğu nerede” dedim. Tehlikeli husus diyerek çıkarmışlar. “Veremeyiz” diyorlar. Ya bir deniz kabuğu Allah aşkına. Vermediler. İtiraz ettim. “Deniz kabuğumu verin” diye itiraz ettim. Bu türlü müracaatlarım dolaşıyor. (Gülüyor) Kurutulmuş çiçeğimi verin. Hakkımda yayınlanan haberlerin bilgisayar çıktısı gelmişti onu da vermediler. Telif maddesine ters diyorlar. Güya ben içeride fotokopi çektirip onu dağıtacağım. Akla hayale gelmeyecek şeyler.
‘DÜNYAYA BAKIŞ AÇIMI GÖZDEN GEÇİRDİM’
Cezaevine giren Gergerlioğlu’yla çıkan Gergerlioğlu ortasında bir fark var mı?
Dimdik girdik, dimdik çıktık. Hatta ben artı olarak çıktım. İçeride bunlar bana zulüm etmek istiyorlar, kötülük yapmak istiyorlar diye düşündüm. Ancak ben hem bedenen hem de ruhen iyi çıkacağım dedim. İçeride çok spor yaptım. Dört kilo zayıfladım. Daha atletik oldum, gençleştim biraz. (Gülüyor) Sakal bıraktım. İmaj değişikliği yaptım. Ruhen iç muhasebemi yaptım, özeleştirimi yaptım. Dünyaya bakış açımı gözden geçirdim. Dimdik de ayaktayım, artı olarak çıktım. İçeride de öyleydim. Orada depresyona girmemeniz mümkün değil. Bir tabip olarak bunu söylüyorum. İnsanlık dışı bir ortam lakin ben yenilenmiş olarak çıktım.
‘AKIL ALACAK İŞLER DEĞİL’
Tahliyenizin akabinde AYM kararının Meclis tarafından uygulanmasını ve milletvekilliğinizin iade edilmesini bekliyorsunuz. Uğraşınız bundan sonra nasıl devam edecek?
Meclis Başkanlığı’nın iadeyi gerçekleştirmesi lazım. Onu bekliyorum. Anayasal süreç bu artık daha fazla keyfi davranamazlar. Her türlü keyfiliği yaptılar. Anayasa Mahkemesi hakkımda hak ihlali kararı vermiş, altı gün fazladan yatırdılar. Akıl alacak işler değil. Kime hak ihlali verilse akşamına çıkar lakin ben altı gün daha kaldım. Kamuoyu “ne oluyor” diyor. Ben de “ne oluyor” dedim. Bu türlü bir ülkedeyiz.
‘TEDİRGİN OLMADIM DEĞİL’
AYM’nin hak ihlali kararının akabinde 6 gün nasıl geçti? “AYM kararı uygulanmayacak mı” diye düşündünüz mü?
Düşündüm alışılmış. Burası Türkiye. Burada her türlü saçmalık olur. Der ki, “AYM karar vermiş lakin uygulamıyorum”. Çivisi çıkmış bir ülke burası ve huzursuz olmadım değil. Devlet Bahçeli çıkmış konuşma yapıyor ve “Teröristtir” şu-bu, diyor. Ya AYM bana hak ihlali kararı vermiş, çıkmış politikler farklı enteresan konuşuyorlar. Bunlar akıl alacak şeyler değil lakin maalesef yaşanıyor. Burası Türkiye. Biz direnerek haklarımızı almaya devam edeceğiz. Ben direnerek kazandım. Halk kazandı. Halkın büyük dayanağı oldu. Halkın vicdanını yanımda görmüştüm ve halk kazandı.
Gazete Duvar
