Boşanmak isteyince fizikî, ekonomik ve ruhsal şiddet gören Sinema A., eski eşi Afşin A. tarafından “Gidersen sana cehennemi yaşatırım” diye tehdit edildi. Sinem A.’nın tabiriyle sahiden de o denli oldu. Afşin A., gündelik hayatına olağan bir biçimde devam ederken Sinem çocuklarından kopartıldı, tehdide, darpa ve takibe maruz kaldı. Sinem’e nazaran boşanmaya karar verdiği andan bugüne kadar yaşadığı sürecin özetiyse şu: “Devlet bayanın boşanmasını istemiyor ve bunun için de bayana her türlü zulmü yapıyor.”
Antalya’da yaşayan mimar Sinem A., eski eşi mimar Afşin A.’dan boşanmak istedi. Boşanma davası 2020 yılının Ocak ayında açıldı ve İstanbul Anadolu Adliyesi 10. Aile Mahkemesi çiftin üç ve dokuz yaşındaki çocuklarının süreksiz velayetini anneye verdi. Mart ayında baba, çiftin büyük çocuğunu kaçırdı. Sinem, geçtiğimiz haftaya kadar tam 11 ay boyunca oğlunu göremedi. Bu süreçte, oğlunun bulunması için tekraren isimli makamlara başvurdu lakin bir sonuç alamadı:
“Polisler, 11 ay boyunca babayı aradıklarını ancak bulamadıklarını söylediler. Her seferinde bir mazeretle karşıma çıktılar. Cenazedeymiş, telefonunu bir diğeri açmış, kent dışındaymış. Çocukların okullarına yazdım, durumu haber verdim. Okullar, ‘Biz parayı verenle muhatap oluruz’ dediler.”
‘TANI KOYMA YETKİSİ OLMAYAN RAPORTÖRLER ANNENİN PSİKOLOJİSİ BOZUK DEDİ’
2020 yılının Eylül ayına gelindiğinde ise bir öteki gelişme yaşandı ve mahkeme çocukların süreksiz velayetini anneden alarak babaya verdi. Mahkemenin bu kararı vermesinde Kadıköy Belediyesi’ndeki uzmanlar tarafından düzenlenen toplumsal inceleme raporu (SİR) tesirli oldu. Sinem, raporda yer alan bilgilerin gerçek dışı olduğunu söylüyor:
“Benimle yaptıkları 20 dakikalık görüşmenin sonucunda ‘Annenin psikolojisinin bozulduğunu düşünüyorum’ üzere uzmanlık alanları olmayan öznel yorumlar yazmışlar. Ayrıyeten teşhis koyma yetkileri de yok. En akıl almaz olanı ise üç yaşındaki kızım için kullandıkları ‘Anneyle bağı kalmamıştır’ sözü. Resmen karşı tarafın yanına oturup o ne derse onu yazalım formunda oluşturulmuş bir rapor. İşte hiçbir gerçeği yansıtmayan bu türlü bir raporla velayet kaybettim. Bu raporları yazanlar hakkında şikayette bulundum. Soruşturmaları sürüyor.”
“Çocuk üzerinden bir ruhsal savaş veriyoruz. Bu durumu uzmanlara anlattığım vakit inanmıyorlar, o denli şey olmaz anne velayet kaybetmez diyorlar. Lakin içinde bulunduğum durum tam olarak bu. Mahkeme hakimi de bayan, lakin hiç ‘Bu çocuk üç yaşında demedi.’ Bu çocuk gece uyanıp ‘anne’ diyor ya nerede görülmüş bu yaştaki bir çocuğun anneyle bağının koptuğu?”
Bu raporun (SİR) ardından Sinem, tam teşekküllü bir hastaneye giderek sav edilenin tersine ruhsal bir rahatsızlığı olmadığını belgeledi. Boşanma davasını açtığı günden bu yana bu çeşit ithamları raporlarla, delillerle çürüten Sinem, “Mahkemeye binlerce kanıt ve rapor sunmama karşın hiçbiri dikkate alınmadı” diyor. Baba Afşin A.’nın siyasi ve ekonomik gücüyle mahkemeyi etkilediğini savunan Sinem, “Kendisi bir gayrimenkul işvereni. Kurumlar, ağır bir siyasi ve ekonomik baskı altında. Lakin şunu unutmasınlar, kurumlar bir annenin karşısında yer alıyorlar.”
‘TELEVİZYONDA GÖRÜYORSUNUZ YA İŞTE O DENLİ KOPARARAK ALDIK’
Çocukların süreksiz velayetini alan baba, aylar boyunca Sinem’in çocuklarını görmesini engelledi. Yasal olarak 15 günde bir çocuklarını görme hakkına sahip olan Sinem, bu hakkını kullanamadı. Çocuklarını aylar sonra birinci defa geçen hafta görebildiğini anlatan Sinem, baba Afşin A.’nın icra memurlarına ve kolluk kuvvetlerine mani olmaya çalıştığını anlatıyor:
“Hani televizyonlarda görüyorsunuz çocukları kucaklayarak koparıp alıyorlar ya, işte 11 ayın sonunda birinci kere çocukları o biçimde koparıp aldık. Baba, çocuğu almaya gittiğimizde bile memurlara gösteri yapıyordu. Son model otomobiliyle aykırı istikametten geldi, elinde telefon üst seviye yetkilileri aradığını söyledi. Memurları da tehdit etti. Kendinde bunları yapmaya hak görüyor. Zira bunları yapıyor ve hiçbir biçimde ceza almıyor, berbatlığı yanına kalıyor.”
“Ben bir de şunu düşünüyorum. Benim yeniden ekonomik gücüm var, iki haftada bir icraya gidip 1000 liraya yakın para yatırıp çocuklarımı görebilmek için süreç yaptırabiliyorum ancak ekonomik gücü olmayan bayanlar ne yapıyor? Lütfen herkes bunu bir düşünsün. Bayanlar zulüm görüyor ve anne-çocuk münasebeti devlet eliyle resmen koparılıyor.”
ÇOCUKLARIN RUH SIHHATİ ZİYAN GÖRDÜ
Çocuklarını göremediği devirde ne hissettiğini “Meraktan öldüm, cehennemi yaşadım” diyerek anlatıyor. Sürecin çocukların ruh sıhhatini derinden etkilediğini ve dokuz yaşındaki oğlunun şu anda ilaç kullandığını belirtiyor:
“Bu çocuk şu anda ilaç kullanıyor. Neymiş efendim hiperaktifmiş ve annesinden şiddet görmüş. O yüzden ilaca başlatmışlar. Çocuğum bana ‘Anne onları ben demedim’ diyor. Çocuğu almaya gittiğimde ‘çocuk istemiyor’ diyorlardı. ‘Çocuğa, annen burada. Neden gelmiyorsun?’ diye soruyorlar. 11 aydır hiç görüşmediğim oğlum diyor ki ‘Annem bana vurdu, bakın ayağım morardı.’ Çocuklarım bana karşı dolduruldu, benden uzaklaştırıldı.”’
İstanbul Anadolu Adliyesi’nde 10. Aile Mahkemesi’nde görülen davanın bir sonraki duruşması 18 Mart’ta. Hakim, gelecek celsede kıymetlendirmek üzere her iki ebeveynin de İsimli Tıp Kurumu’na giderek sıhhat raporu almasını istedi. Sinem, “Yetkili kurumlar beni duysun. Bu çocuklar, ekonomik ve siyasi gücü olan bir babanın ruhsal savaşına alet edilmesin” diyor.
Gazete Duvar
