Marmara Denizi’ni yok olma tehlikesiyle karşı karşı bırakan deniz salyası olarak bilinen müsilaja en çarpıcı manzara Erdek Körfezi’nden geldi. Deniz salyasının su üzerinde oluşturduğu katman, ölçüm aygıtının su altına inmesine müsaade vermedi. Deniz salyalarının ortasından yürümeye çalışırken çekilen imgesini toplumsal medya hesabından paylaşan Prof. Dr. Mustafa Sarı “Marmara Denizi’nin canlı kalmasının bileşenleri kırmızı mercan yatakları da ölmeye başladı” dedi.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı deniz salyasının 3 nedenden ötürü bu kadar yayıldığını belirtti: “Birincisi, Marmara Denizi’nde 40 yıllık ortalama sıcaklık bilgilerini dikkate aldığımızda, deniz suyu, öbür yıllara nazaran artık iki buçuk derece daha yüksek sıcaklıkta. İkincisi, Marmara Denizi’nin yepyeni yapısı. Üçüncü ise denizdeki besin yükü. Azot, fosfor, evsel ve endüstriyel atıkların denize karışmasıyla ortaya çıkan besin elementlerinin ölçüsünün çok yüksek olması.”
‘150 BİN İNSANIN ATIĞI ARITILMADAN DENİZİN KIYISINDA TOPLANIYOR’
Kullanılan arıtmaların Marmara Denizi’nin orjinal yapısına uygun olmadığını belirten Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Denizlerimizde şu an kullanılan arıtmaların bir kısmı biyolojik arıtma. Deşarj edilecek olan atığın hudut bedellerinin çok çok düşük olması gerekiyor. Halbuki biz şu anda Marmara Denizi’nin hudut kıymetlerinin çok üstünde atık deşarj ediyoruz. Birtakım yerleşim ünitelerinde ise hiç arıtma tesisi yok. Bandırma ve Erdek’te de durum birebir. 150 bin insanın atığı hiç arıtılmadan kanalizasyon şebekesiyle denizin kıyısında toplanıyor. Atıklar deniz kıyısında sıvılaştırılıyor ve bir kilometre açığa denizin tabanına bırakılıyor” diye konuştu.
‘ATIK İDARE SİYASETİMİZİ DEĞİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR’
Yanlış atık idare siyaseti kelam konusu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Su kirliliği yönetmeliği kararlarındaki hudutları bile uygulamadık. Artık atıklar arıtılmadan denize verilmeye başlandı. Belediyeler, ‘Benim arıtma tesisim tıkır tıkır çalışıyor’ diyecek. Lakin ben denize bakıyorum, deniz bu tesislerin düzgün ve kâfi çalışmadığını söylüyor. Artık yapmamız gereken şey ise, Marmara Denizi etrafındaki bütün kuruluşların bir ortaya gelip, bir karar alması lazım. Bu kararla müsilaj ile çaba için atık idare siyasetimizi değiştirmemiz gerekiyor. İklim değişikliğini dikkate alan yeni bir atık idare siyaseti belirlemeliyiz. Ve bu siyasetin gayesi de şu olmalı; Marmara Denizi’ne bir litre bile arıtılmadan atık bırakmamak” sözlerini kullandı.
Müsilaj katmanı, ölçüm aygıtının su altına inmesini engelleyecek dirençte. ‘KASIM AYINDAN BERİ KONUŞUYORUM LAKİN KİMSE SESİMİ DUYMUYOR’
Kasım ayından beri Marmara Denizi’nde müsilaj olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Müsilajı beşerler kıyılarda köpükler halinde birikip, gözle görülür bir hal aldığı vakit fark etti. Ben kasım ayından beri konuşuyorum fakat kimse sesimi duymuyor. Multimetre probu’nın (ölçüm cihazı) suya girmesini engelleyen katmanlar, müsilajın son evresi. Artık parçalanmaya başlamış ve köpükleşmiş ve yüzeyi kurumuş plastik bir hal almış durumda. Birebir vakitte bu durum binlerce canlının ölmesine neden oluyor” dedi.
Bu biçimde devam edilmesi halinde Marmara Denizi’nin ölme mühletinin hızlandırılacağını kaydeden Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Büyükada civarında kırmızı mercan yatakları var. Kırmızı mercan, Marmara Denizi’nin değerlileri, birebir vakitte denizin canlı kalmasının bileşenleri. Müsilaj yüzünden kırmızı mercan yatakları artık ölmeye başladı. Birebir vakitte müsilaj turizm bölümünü vurmak üzere. Tekrar milletlerarası ticaretin yüzde 85’i deniz yolu aracıyla yapılıyor. Bu nedenle ticaret için Marmara Denizi çok kıymetli bir geçiş güzergahında” diye konuştu. (DHA)
Gazete Duvar
