Sinan Aygül
Faili meçhul cinayetler davası olarak bilinen Mehmet Ağar, Korkut Eken, İbrahim Şahin üzere isimlerin yargılandığı davada beraat kararının istinaf tarafından bozulmasını Gazete Duvar’a pahalandıran avukatlar, kararı temkinli karşıladı.
1990’lı yıllarda ortalarında siyasetçilerin, avukatların ve Kürt iş insanlarının da bulunduğu cinayetlere ait görülen davada yer alan cinayetlerden biri de 2 Aralık 1994 yılında kaçırıldıktan sonra 14 Aralık’ta infaz edilmiş halde bulunan 32 yaşındaki Avukat Faik Candan’ın katledilmesiydi.
Eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın 26 Mart 2011 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında alınan sözünde ve 05 Haziran 2011 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde alınan sorgusunda ve Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki sözünde Faik Candan’ın kaçırılması ve öldürülmesi ile ilgili olayları tüm ayrıntıları ile anlattı lakin sanıklar tekrar beraat etmişti.
‘MİT EVRAKINI, ÇARKIN’IN TABİRLERİNİ, ŞAHİDİN BEYANLARINI DEĞERLENDİRMEMİŞSİN’
Beraat kararının bozulmasını Gazete Duvar’a pahalandıran Faik Candan ailesinin avukatı Levent Kanat bozma ve yine yargılama kararı olumlu ve kıymetli bir gelişme olduğunu söyledi.
Avukat Levent KanatAvukat Kanat, şöyle konuştu: “Beraat kararının bozulmuş olması değerli, karardan anladığımız şu; istinaf mahkemesi diyor ki kanıtları gereğince tartışmamışsın, değerlendirmemişsin, belgede beraat kararını kanunun aradığı biçimde kurmamışsın. Üç tane değerli nokta var orda. MİT’ten gelen belgeyi, Ayhan Çarkın’ın sözlerini ve Hikmet Çiçek’ten ele geçirilen ve Doğan Özkan isimli şahidin beyanlarını içeren 19 sayfalık evraktaki kanıtları değerlendirmemişsin diyor. Bu temelde adaptan bozmuş kararı lakin bir istikametiyle belgenin aslına da dokunan istikametler bunlar. Bundan sonraki kovuşturmada lokal mahkeme tahkikatı derinleştirip istinafın bozma münasebetleri doğrultusunda sanıklar için bir ceza kapısı da aralayabilir. Ki biz evvelki evrelerde derinleştirilmiş bir kovuşturma talep etmiştik lakin reddedilmişti.”.
‘ZAMANLAMA AKILLARDA SORU İŞARETİ BIRAKMIYOR DEĞİL’
Mahallî mahkeme kararının çok bariz kusurlar içerdiğine dikkat çeken Levent Kanat, şöyle devam etti: “Bir de buna inanmak istemiyoruz lakin şöyle durum var aslında, mahkeme güya diyor ki ‘Tamam beraat kararı vereceksen ver ancak AİHM kararlarını, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay kararlarını dikkate alarak kur kararı. Beraat kararlarını düzgün kurmazsan bu ilerde döner başımıza iş açar’ diyor. ‘O kadar özensiz davranmışsın ki’ diyor, ‘Bazı sanıkların, şahitlerin tabirini bile almamışsınız.’ Zira çok açık yanılgılar yapıldı mahallî mahkemede. Alışılmış buna inanmak istemiyoruz lakin karar ne yazık ki bu halde de yorumlanabilir. Yeniden bu karar siyasi mi, son günlerde yaşanan ifşalarla kontaklı mı bilemem, ben siyasetçi değilim, altını çizerek söyleyemem ancak zamanlama akıllarda soru işareti bırakmıyor değil. Sanki bu karar bir silah olarak mı kullanılıyor taraflara karşı bilemiyoruz. Lakin karar 5 Nisan’da verilmiş, belgede tarafız fakat hiçbirimize bildirim edilmemiş şimdi, UYAP’a da yeni yüklenmiş. Her şeye karşın kararın yapılan yanılgılardan ötürü bozulduğuna, tekrar yargılamanın adaletli olmasını temenni ediyoruz.”
‘BU DAVALARDA CEZA VERİLMEMESİ BİR DEVLET GELENEĞİ’
Bu çeşit davalarda ceza verilmemesinin adeta bir geleneğe dönüştüğüne vurgu yapan eski Diyarbakır Barosu Lideri ve belgede dört ailenin avukatı olan Av. Mehmet Emin Aktar ise bozma kararı siyasi bir kararsa bile türel gayretlerinin devam edeceğini söyledi.
Avukat Mehmet Emin AktarAvukat Aktar, “Bu belge tam manasıyla bir cezasızlık örneğiydi. Kabahat var, kanıt var lakin cezalandırmıyorum denilmişti adeta. Yeniden mahkeme kararı gerekçesizdi. Bir karar verilmiş lakin kararın münasebeti hukuksal değildi. Kanıtlar ortada zati, her halükarda hatalıların kim olduğunu, cinayetleri kimin işlediğini gösteriyor bize. Şahit sözleri, kaybolan silahlar, biri Ankara’da biri İstanbul’da iki başka cinayetin tıpkı silahla işlenmesi, Ayhan Çarkın’ın, Mehmet Eymür’ün beyanları ve evraka giren öbür kanıtlardan cinayetleri kimin işlediği muhakkaktı. Bu bir JİTEM evrakı değildi öbür bir belgeydi, JİTEM belgesi olarak biliniyor, tahminen birebir tertip zira çok benzeriydi. Örneğin bir JİTEM belgesinde bir saklı şahit ‘Öldürdüğümüz bireylerin kimliklerini alıp kumandanlarımıza götürüyorduk’ demişti. Çok enteresandır bu cinayetlerin hiçbirinde maktullerin üzerinde kimlikleri yoktu. Ceza verilmemesi bir devlet geleneği esasen. Kemal Kurkut belgesinde her şey herkesin gözü önünde oldu lakin tekrar beraat aldı. O açıdan bakıldığında verilen beraat kararı politikti. Bir siyasal karar olmadığı surece, o cezasızlık pratiğinden vazgeçme istikametinde bir karar olmadığı surece, bir ceza sıkıntı görünüyor. Şunu görmek gerekiyor, Susurluk raporunda, devrin teftiş şurası lideri şu cümleyi açıkça yazmıştı: ‘Bunlar binlerce sefer mevti hak etmiştir lakin formül yanlış.’ Bakış açısı bu lakin umut yok mu, olağan ki var, türel çabamızı sürdüreceğiz.”
Gazete Duvar
